İlk dakikalar Trabzonspor'un ligin ilk yarısındaki formunu ikinci yarının ilk maçına da taşıdığını düşündürdü.Ne var ki 10. dakikadan sonra takım üzerinde kendini gösteren ve "n'oluyoruz" dedirten hımbıllık taraftarın erkenden huzursuzluğa kapılmasına neden oluverdi Jaja'nın Türkiye Kupası'nda Manisa'ya attığı iki golün ardından Brezilya'da antremanlarına devam ettiğine yönelik beyanının balon olduğu dakikalar ilerledikçe ortaya çıkarken, "yıldız oyuncu" atağa çıkışlardaki ağır temponun baş aktörü olarak öne çıkıyordu. Selçuk'un, özellikle Yattara ve Jaja oyundayken etliye sütlüye karışmama huyu orta sahadaki pas alışverişlerindeki yavaş tempoyu perçinlerken, ileri uçta Burak'ın topları ezmesi, Jaja'nın zeybek havasına, Colman'ın (u)mutsuzluğu da eklenince üretkenlikten uzak bir hücum futbolu ortaya çıkardı.
Babasının 8 senenin ardından "bu oğlan gurbet ellerde n'apıyor ki" diye lütfen merak edip stadyumdaki yerini alan Mr.Yattara'nın yüzü suyu hürmetine İbrahim Üçüncü'nün taşıdığı topun filelerle buluşması çoğunluğu rahatlatırken, topu bilen izleyicileri etkilemiyor "bu ağır tempo ev sahibine değil, misafire yarar" endişesini ortadan kaldırmaya yetmiyordu.
Çok pas yapmanın değil, etkili paslaşmanın, dikine atılan sert pasların santraforlar tarafından tam anlamıyla kontrol edilebildiği organizasyonların atakları sonuca götürdüğü herkesin malumudur. Herşeye rağmen girilen pozisyonların değerlendirilmesi halinde maçtan kayıpsız ayrılınması zor değildi. Ama asıl mesele, tek tek maçları kazanmak değil, takımı galibiyetlere taşıyan etkili paslaşmaya, kanattan ve göbekten gelişen atak organizasyonlarının çeşitliliğine dayalı pozitif oyun anlayışının bir alışkanlık haline getirilebilmesidir. Trabzonspor takımı her ne kadar takım oyunu oynadığına dair sürekli övgüler alsa da Ankaragücü maçı Trabzonspor'un da atağa çıkışlarında Jaja ve Yattara'nın fiziki ve ruhi performansına bağımlı olduğu gerçeğini ortaya koyuverdi. Jaja'nın ağır bedeni nedeniyle kaybettiği topları Colman ve Serkan'ın da kontrol edememesi sonu hazırlayan en önemli savunma zaafı olarak kayda geçirilmiş oldu.
Gelelim maç sonuna. Bana kalırsa Şenol Hoca devam ettiği sürece takımın başında kalmalıdır. Ama bu hafta sonu ilk kez Şenol Hoca'nın bilge duruşunun ve ettiği mesaj içerikli sözlerin beni rahatsız ettiği hissine kapıldım. Daha ilk maçın ardından, bir taraftan "puan kaybı çok önemli değil" anlamına gelen açıklamalar yaparken diğer taraftan gözlerden kaçmayan panik havası ve gereksiz olduğunu düşündüğüm hakem ve rakiplerle ilgili göndermelerini samimiyetten uzak buldum. Kendini sürekli mesaj vermek zorunda hissetmeden bir parça da, içtenlik anlamında Yılmaz Vurallık yapabilse bu kibirli görüntüyü vermemiş ve ortalığı germemiş olur. Gerginlikten nasiplenenlerin her zaman üç büyükler olduğu gerçeği gün gibi ortadayken, açıklamalarını daha çok oyun üzerinden yapsa değerine değer katar kanaatindeyim.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder